Ana içeriğe atla

Bu yol guzel yol..

Uzun zaman oldu bir şeyler karalamayalı... Bu kadar arayı açmak istemezdim aslında dolayısıyla hızlı bir şekilde telafiye girişeyim.

Onca analiz, tespit, gelişim ve değişim içerikli paylaşımlarım akabinde Metin Hara'nın Adriana Lima ile aşk yaşamaya başlamış olması haberi beni iyiden iyiye umutlandırdı. "Sadece" benim de kendimi geliştirip geliştirip sonunda engel olarak yarattığım tüm blokajlarımdan kurtulup, imkansız sandığım hedeflerime/isteklerime erişebilme olasılığımın varolduğu fikriyle umutlanmadım.

Hayır;

Metin Hara ile Adriana Lima hakkında maksadını misliyle aşan, aşağılayıcı veya küçük düşürücü hiçbir yorumum olmayacak bu konuyla ilgili çünkü beni bu haberle ilgili en çok umutlandıran şey "AŞK" - "DUYARLILIK" - "SAMİMİYET" gibi maalesef çoğunluğun çok vakıf olamadığı, olma kapasitesinin de hayli sınırlı olduğu güzide memleketimizde, belki bu bir akım yaratır ve dalga dalga yayılır mı diye heyecanlıyım.

Yapılan yorumlar ve uzun zamandır süre gelen popüler kültüre bakacak olursak, abartı bir şatafat, fazla şaşaalı bir hayat vaat edilmiyorsa eğer değil aşk yaşamak, arkadaş dahi olmaya gerek görmeyen garip bir güruh oluştu, bu hayli üzücü. Neredeyse çoğunluk sokak ağzı ile "tribünlere oynamak" diye tabir edilen bir yaşam sürme peşinde inanılmaz bir efor ve para harcıyor.

Sosyal medya, bu güruhu bir noktada kimsenin görmeyeceği harcamaları yapmanın, seyahatlere gitmenin, mekanlarda eğlenmenin, yemeklerin yenmesinin "gereksiz" bir aktivite gibi algılanmasını ve dolayısıyla ne kadar çok takipçi, o kadar çok şaşaalı yaşam konseptinin müptelası olunmasını tetikliyor. Mücadele çetin...

Sosyal medyayı kullanmaktan hayli keyif alan biri de benim ama ne zaman instagramda "search" kısmında bakınıyor olsam yerli yabancı ayrımını çok daha iyi gözlemleyebiliyorum.

Yabancılar da "trash" diye adlandırılan, bayağı görülen hanımlara benzeme çabası içinde estetik ve ultra abartılı makyajlarla bazı yerli hanımlarımızın nasıl da enteresan varlıklara dönüştüğünü görmek mümkün ve bu anlamdaki yarış, ihtişamlı yaşama yarışının olduğu her mecrada açık ara öndeki en bariz kulvar.

Makyaj sayfaları, sonu olmayan estetik ve güzellik teknikleri-uygulamalarını tanıtıcı hesaplar, 3d-microblading-kıl tekniği ile kaşlar, dudak kontürleri.... Aklınıza ne gelirse. Netice olarak bir noktada herkes bir diğerine benzemeye başlıyor. Bazı zamanlar aynı sandığım kişilerin farklı kişiler çıkması ile hayrete düşüyorum, bazı erkeklerin bütün eski kız arkadaşları sanki aynı doktordan çıkmışcasına :)

Doğallık, makul kıvrımlar, farklı tip ve ifadedeki kadın - erkek çekiciliği garipsenmeye, küçümsenmeye ve önemsizleşmeye başlamış sanki.

Anormal olan ne varsa normal, normal olan ne varsa değersiz veya vasıfsız bulunduğu bir ortamda Metin Hara ve Adriana Lima soğuk duş etkisi yaptı çoğu bünyede :)

Turuncu saç ve sakallı, beyaz tenli, kişisel gelişim ve enerji kitapları dışında kimsenin kaale bile almadığı onlarca vasıfları ile Metin Hara adında birinin dünyaca ünlü, milyarları bir show ile kazanabilen başarılı, güzel ve dünyanın yarısının hayallerini süsleyen bir kadını tavlayabileceğine inanamıyor, inanmayı ısrarla reddediyor bu güruhun müptezelleri ve hatta bununla da yetinmeyip kendi vizyonları kadar bir teori ile de yaşanılanların bir kurgu, "reklam aşkı" olduğunu iddia ediyor.

Çünkü bahsi geçen kadın 90'lı yıllar manken/modeli ya, para söz konusu olsun neler yapmaz...

Akıl tutulması...

Umarım, gösteriş budalası ve yalakası olmuş herkesin, kendini kanıtlamak adına saygınlığı zekası, yetenekleri ve görgüsü ile değil maddiyatla satın almaya çalışan her kompleksli bireyin kadın ya da erkek bu ve bu tarz çiftler vesileyle "SAMİMİYETİN" - "DUYARLILIĞIN" ve "DOĞALLIĞIN" yeniden prim yaptığı bir döneme geçiş yaparız.

Kenan Doğulu gençliğiyiz biz dolayısıyla ne yaparsanız yapın aşk ile yapın...





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Siz Simay'ın ablası mısınız?

Et Voila!  Yazıyı okurken fonda çalmasını tavsiye edebileceğim şarkı;   https://www.youtube.com/watch?v=hWLc0J52b2I Who do i want to be today?   Şu sıralar tartışmasız Simay Demirel olmak isterdim sanırım. Sadece aşıklar ve ışıkların şehri Paris'te yaşıyor olması, hayallerini bir bir gerçeğe dönüştürüyor olması veya benim biricik kardeşim olması sebebiyle değil... Karakteri - kendine yarattığı dünyada edindiği yer - kendinden yarattığı harika kadın ile ben bu sıralar Simay Demirel olmayı gerçekten isterdim ve bu blog yazısını da bu vesile ile kendisine ayırıyorum. Simay Demirel , nam_ı diğer @simotto  neler yapar peki?  ( Instagram hesap adı )* Marmara Üniversitesi, İşletme bölümü okurken erasmus ile başlayan Paris macerası akabinde masterını yaptığı "Lüks Marka Yönetimi" eğitimi süresince Oscar de la Renta'dan Dice Kayek'e, Paris Moda Haftası'nda aldığı sorumluluklardan, yurtdışı bazlı trendy markaları Fransa'ya getiren ilk ...

İnadına gülmek... İnadına yaşamak... En güzel tepki mizah!

Herkese selamlar, Geçen sene Kasım ayından beri ara verdiğim yazılarıma tekrar dönmemi sağlayan whats up yazışması; Bu cümleler akabinde yazmamak için hiçbir gerekçe bulamadım kendimde. Öyle ya biz Gezi çocuklarıyız, biz direnmeyi, biz tepki vermeyi, biz her türlü haksız ve hukuksuzluğa dimdik karşı durmayı bilmiş, koca hükümetin elini kolunu bağlamış, tarihe geçecek o eyleme imza atmış orantısız zeka ve mizahın gücünü cehaletin her türlüsüne fütursuzca kullanmış neslin çocukları değil miyiz? Şimdi neden sessizlik? Şimdi neden tepkisizlik olsun ki? Oturup yaşanan siyasi, stratejik ve trajik gelişmeleri bir de ben değerlendirmeyeceğim. Bunu zaten Twitter - Facebook ve türevleri üzerinden bizler, bazı hala cesur kalabilen köşe yazarlarımız yeterince yapıyor. Kendi kendimize, bizlerle aynı fikirlere bol bol like'lar, yorumlara retweetler yapıp hislerimize tercüman olan kişi ve paylaşımları yine bizlerle aynı fikirlerdeki takipçilerimizle paylaşarak "farkındalık" ya...

Vefa...

Yeni yıl öncesi geleneksel iş arkadaşlarımızla, ekipçe hediye alışverişi yaparken arkadaşlarımızdan birine güzel bir hediye denk geldi, bana da bu vesileyle ilham... Çalışmalarını her zaman ilgiyle takip ettiğim Lugat 365 'in "güzel kelimeler takvimi"nden kendime bir kaç kelime seçtim. İlgilenenler için bahsettiğim ürünün satışının yapıldığı link;   https://www.guzelkelimelerdukkani.com/guzel-kelimeler-takvimi-2019 Çok uzun yıllardır " ne seneydi be!" dedirten belirli bir senem yok, açıkçası bir kaç senedir üst üste ortalamanın altında mutluluk veren yıllar geçiriyorum, buna obsesif bir tutumla takılmıyorum fakat dikkatimden de kaçmıyor. Özlediğim yıllarım var... Ama şunu da biliyorum ki ben " Müsterih "im! Özlediğim yıllarımı geri getiremem belki ama içim ve en önemlisi vicdanım rahat. Beni besleyen şeyler yaptığıma inanıyorum, aynı kalmamak adına çaba sarfediyorum ve kendimi aşmaya, sınırlarımı zorlamaya çaba harcıyorum. Hep derim ...